Tekno Liman

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Bilgi
  4. »
  5. Ölümsüz Medeniyetlerin İzinde: Kayıp Şehirler ve Arkeolojik Keşifler

Ölümsüz Medeniyetlerin İzinde: Kayıp Şehirler ve Arkeolojik Keşifler

Tekno Liman Tekno Liman -
81 0

Bu makalede sizlere dünya genelinde kayıp şehirler ve arkeolojik keşifler hakkında bilgi vermeyi amaçlıyoruz. Tarih boyunca birçok medeniyet var olmuş ve nesilden nesile aktarılmıştır. Ancak bazı medeniyetler zamanla kaybolmuş ve iz bırakmamıştır. Arkeolojik keşifler sayesinde bu kayıp şehirler ve uygarlıklar gün yüzüne çıkmaktadır.

Birçok arkeolojik keşif dünyanın farklı yerlerinde gerçekleştirilmiştir. İtalya’da Pompeii antik şehri, Bolivya’da Tiwanaku uygarlığı, Türkiye’de Göbekli Tepe ve Çatalhöyük şehirleri, Kamboçya’da Angkor şehri, Peru’da Inca İmparatorluğu’nun kayıp şehri Machu Picchu, Ürdün’deki kaya oyma Petra şehri, Çin Seddi, Terakota Ordusu heykelleri ve Xianyang Hanedanlık Mezarları bunlardan sadece birkaçıdır.

  • Göbekli Tepe kazıları ile 10000 yıllık tarih öncesine ışık tutulmuş,
  • Angkor şehrinin gizemi çözülmeye çalışılmış,
  • Anuradhapura’daki Budist tapınakları ve heykeller keşfedilmiştir.

Yeni arkeolojik keşiflerle birlikte tarih yeniden yazılmaktadır. Kayıp şehirler ve uygarlıkların keşfiyle beraber insanlık tarihini daha iyi anlayabilmekteyiz. Bu keşifler gelecekte de devam edecek ve bizlere medeniyetlerin ölümsüzlüğü hakkında fikirler sunacaktır.

Pompeii, İtalya

Pompeii, İtalya’daki antik şehir M.S. 79 yılında patlayan Vezüv Yanardağı tarafından yok oldu. Yaşanan volkanik patlama sonrası Pompeii, cenin pozisyonunda kalıp taşlaştı. Ancak, 1740’larda şehir keşfedildi ve arkeologlar tarafından kazılmaya başlandı. Pompeii, muazzam mimarisi, mozaikleri ve freskleri sayesinde arkeologlar tarafından büyük bir hayranlıkla karşılandı. Şehirdeki sokaklar, halkın günlük hayatına dair bilgiler veren dükkanlar ve evlerle dolu. Pompeii, insan mimarisinin en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilir.

Bugün, Pompeii’nin kalıntıları hala yerinde durmakta ve turistler tarafından ziyaret edilmektedir. Şehir, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kaydedilmiştir. Pompeii’nin keşfi, arkeolojik çalışmalarda büyük bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Şehir, Roma İmparatorluğu’ndaki hayatın ayrıntılı bir resmini vererek, antik Roma tarihi ve kültürü hakkında daha fazla bilgi edinmemize yardımcı olur.

Tiwanaku, Bolivya

Tiwanaku, Bolivya’da And dağlarındaki bir uygarlık olan Tiwanaku’nun kalıntıları arkeologlar tarafından keşfedildi. Tiwanaku, binlerce yıl önce bu topraklarda yaşamış bir uygarlıktır. Kalıntılar, tapınakların ve piramit benzeri yapıların yanı sıra işleme sanatı, tarım teknikleri ve dil gibi önemli bilgiler de sağlamaktadır.

Arkeologlar tarafından yapılan son araştırmalara göre, Tiwanaku uygarlığı 400 M.Ö. ile 1200 M.S. arasında hüküm sürmüştür. Bu uygarlık, Puma Punku adı verilen meşhur antik tapınak ve yapı kompleksine sahipti. Puma Punku’nun mimarisi oldukça gelişmişti ve bu da Tiwanaku uygarlığının inanılmaz zanaatçılık yeteneğine sahip olduğunu göstermektedir.

  • Tiwanaku toplumu, tarım için sulama kanalları inşa etti.
  • Uygarlık, Güney America’da farklı bir insan dilinin oluşmasına derin bir etki bıraktı.
  • Tiwanaku uygarlığı, günümüzdeki Eskimo halklarının atalarına kadar uzanan geniş bir coğrafyada etkili oldu.

Tiwanaku, And dağlarında yer alan bu eski uygarlık, Bolivya’nın kültürel ve tarihi mirasının önemli bir parçasıdır. Arkeolojik çalışmaları, uygarlığın önemli kültürel, sosyal ve teknolojik katkılarını anlamamız açısından son derece önemlidir.

Göbekli Tepe, Türkiye

Göbekli Tepe, Türkiye’nin Şanlıurfa ilinde, Harran Ovası’nda yer almaktadır. 10000 yıllık tarihiyle insanlık tarihinin en eski yapılarından biridir. Göbekli Tepe, 1963 yılında keşfedilmiştir ve bu tarihten sonra kazı çalışmaları devam etmektedir.

Önceleri sadece bir tepe zannedilen Göbekli Tepe, 1995 yılında başlayan yeniden kazı çalışmaları sırasında M.Ö. 10.000 yıllarına tarihlendiği anlaşılan ve tarih öncesi döneme ait olan bir tapınağı ortaya çıkarmıştır. Bu yer, İnsanlık tarihini baştan yazacak önemli bir keşiftir.

  • Göbekli Tepe’de bulunan yapılar, insanlık tarihinin en eski tapınakları olarak kabul edilmektedir.
  • Tapınakların inşası, tarım devriminden önce gerçekleştiği için sosyal ve kültürel inançlar hakkında önemli ipuçları vermektedir.
  • Burada yapılan keşif, insanlık tarihinin Anadolu topraklarına da ev sahipliği yaptığını göstermektedir.
  • 2008 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Göbekli Tepe, dünya çapında önemli bir yerli ve yabancı turist merkezi haline gelmiştir.

Göbekli Tepe, insanlık tarihi açısından önemli bir yere sahip olduğu gibi günümüzde de çok önemlidir. Kazı çalışmaları devam ettikçe bölgede yeni bulgular elde edilmekte ve insanlık tarihi hakkındaki bilgilerimiz artmaktadır.

Çatalhöyük, Türkiye

Türkiye’nin Konya ilinde bulunan Çatalhöyük’ün keşfi, neolitik döneme ait izler taşıyan bir şehir olduğunu ortaya çıkardı. Toprak altında yer alan ve yaklaşık 9 bin yıllık olduğu tahmin edilen Çatalhöyük’ün arkeolojik kazıları ilk olarak 1958 yılında başladı.

Çatalhöyük, mimarisiyle de dikkat çekiyor. Yapılar arasında geçişlerin, merdivenlerin, tavanlardaki çıkıntıların olması şehrin ilginç bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Ayrıca evlerin içinde ölülerin gömülmüş olduğu odalar da bulunmuş.

Kazıların devam ettiği Çatalhöyük’te, bulunan eserler arasında insan figürlerine ait heykeller, resimler, büyük boyutlu taş baltalar ve çanak çömlekler yer alıyor. Bu eserler, insanların neolitik dönemde nasıl bir yaşam sürdüklerine dair bize önemli ipuçları veriyor.

Anuradhapura, Sri Lanka

Anuradhapura, Sri Lanka, Budist medeniyetinin en önemli merkezlerinden biridir. Şehir, M.Ö. 3. yüzyıldan itibaren yaşadığı dönemde ihtişamlı bir başkent olarak bilinir. Keşfedilen tapınaklar ve heykeller, medeniyetin gücünü ve zenginliğini yansıtır.

Anuradhapura’daki tapınakların en önemlisi, 3. yüzyılda inşa edilen Sri Maha Bodhi Tapınağı’dır. Tapınak, Budistler için kutsal bir yerdir, çünkü burada Şentopanelli Puja adı verilen bir tören düzenlenir ve Budist dini öğretileri yayılır. Ayrıca Abhayagiri Stupa, Jetavana Stupa ve Thuparamaya Tapınağı da Anuradhapura’da bulunmaktadır. Bu tapınaklar, dini bir merkez olarak hizmet eder ve ziyaretçilerin ilgisini çeker.

Anuradhapura’daki heykeller de medeniyetin gücünü yansıtır. En ünlü heykellerden biri, Maitreya Heykeli’dir. Heykel, 8. yüzyılda yapılmış bir Budist heykeldir ve dünyanın en büyük taş heykeli arasındadır. Ayrıca, çeşitli kraliyet heykelleri, Bodhisatva heykelleri ve Tara heykelleri de Anuradhapura’da keşfedilmiştir.

Anuradhapura, Sri Lanka’da keşfedilen tapınaklar ve heykeller, Budist medeniyetinin zenginliğini ve gücünü gösterir. Tarihi yapıların varlığı, ziyaretçilerin Anuradhapura’yı keşfetmeleri için bir neden sunar.

Angkor, Kamboçya

Kamboçya’nın Siem Reap bölgesinde bulunan Angkor, 12. yüzyıldaki Khmer İmparatorluğu’nun başkenti olarak inşa edilmiştir. Yapılarının büyük bir bölümü yaklaşık 700 yıl boyunca ormana gömülü kaldıktan sonra 19. yüzyılın ortalarında Fransız gezgin Henri Mouhot tarafından keşfedildi. Angkor kompleksi, dünyanın en büyük dini yapılarından biri olan Angkor Wat ile birlikte 400 metreye kadar yükselen taş tapınaklardan oluşmaktadır.

Angkor, 12. yüzyılda gelişen Khmer İmparatorluğu’nun kültürel merkeziydi. Kompleks, Kambocya tarihinde önemli bir yere sahiptir. Angkor, yaklaşık 1 milyon kişilik bir nüfusa ev sahipliği yapmaktaydı ve yaklaşık 1000 yıl boyunca varlığını koruyarak birçok uygarlık, kültür ve dinler arasında köprü görevi görmüştür. 14. yüzyıldan başlayarak yıkım ve yağmalama ile karşılaşan Angkor, toprak altına gömülmüş ve unutulmuştur. Ancak arkeologlar, Angkor’u gün yüzüne çıkarmak için çalışmalarına devam etmektedirler.

  • Angkor temelleri, yaklaşık olarak 1113-1150 yıllarında inşa edilmiştir.
  • Tapınakları inşa etmek için, yerel taş ocağından toplamda 5 ila 10 milyon ton taş kullanıldığı tahmin edilmektedir.
  • Angkor’un büyük yapısı olan Angkor Wat, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır.

Angkor, günümüzde turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biridir ve birçok keşif ve araştırma gezisine ev sahipliği yapmıştır. Kültürel ve tarihi önemi, kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarının ortaya çıkarılması, insanın gerçekleştirebileceği muazzam bir inşaat çalışması, çarpıcı sanat eserleri ve görkemli mimarisi ile keşfedilmeye değer bir yerdir.

Tikal, Guatemala

Tikal, Guatemala’da bulunan ve Maya uygarlığına ait olan Tikal şehri, Orta Amerika’nın en önemli arkeolojik keşiflerinden biridir. İlk kez 1848 yılında keşfedilen şehir, yüzeyin altındaki kalıntılarıyla büyük bir merak konusu haline gelmiştir.

Tikal, M.Ö 2000’li yıllardan beri yerleşim yeri olarak kullanılmıştır ve M.Ö 1. yüzyılda önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Şehir, sahip olduğu büyük mimari yapıları, kare şeklindeki avluları ve zigguratlarıyla dikkat çekmektedir.

Tikal’in yüzeyin altındaki kalıntıları arasında tapınaklar, saraylar ve meydanlar yer almaktadır. Arkeologlar, şehirde yapılan son kazılar sonucu birçok önemli eser bulmuştur. Bunların arasında oyma kâse ve kaplar, insan kafatasları, heykeller ve kabartmalar yer almaktadır.

Tikal’de bulunan yapıların bazıları, dünyanın en büyük ve en görkemli yapılarından biridir. Özellikle Dünya’nın Yedi Harikası’ndan sayılan Babil Kulesi’nden daha yüksek olan 65 metrelik Tikal piramidi, dünya çapında büyük ilgi görmektedir.

  • Yüzeyin altındaki kalıntılar, Maya uygarlığı hakkında daha fazla bilgi edinilmesini sağlamıştır.
  • Tikal şehri, büyük bir turistik merkez haline gelmiştir.
  • Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu Tikal’in önemi ve büyüklüğü daha iyi anlaşılmıştır.

Machu Picchu, Peru

Machu Picchu, Peru, Inca İmparatorluğu’nun en önemli arkeolojik sit alanlarından biridir. Bu antik şehir, 1911 yılında Amerikalı arkeolog Hiram Bingham tarafından keşfedilmiştir. Machu Picchu, And Dağları’nın üzerinde, bulunduğu konum ve mimarisiyle görenleri etkilemektedir. Bu alanda birçok yapı ve yapı kalıntısı var, ancak tam olarak ne için kullanıldığı hala tam olarak bilinmiyor.

Machu Picchu, kayıp bir şehir olarak tanınırken, gerçekte yerel halkın haberi olduğu ve ziyaretçilerin de rehberlerle ziyaret edebildiği açık bir turizm merkezi halindedir. Machu Picchu’nun inşa edildiği sırada, İnka İmparatorluğu döneminde, And Dağları’ndaki en önemli şehirlerden biriydi. Fakat İspanyolların Güney Amerika’yı işgal etmesiyle birlikte terk edildi.

  • Machu Picchu’da bulunan taş kalıntıları, eşsiz mimarisi ve hikayesi ile birçok insanın hayallerini süsler.
  • 80’den fazla yapıyı barındıran bu antik şehir, yerleşim yerleri, tapınaklar, tarım bölümleri ve su sistemleri ile dikkat çeker.

Arkeologlar, Machu Picchu’nun yaratılış amacı hakkında hala tartışıyorlar. Bazılarına göre bu alan, imparatorlukta önemli bir merkezdi, diğerleri ise bir askeri üs olduğunu düşünüyorlar. Bu arkeolojik alanın keşfi, İnka halkının yaşamları hakkında bize önemli bilgiler sunmakla birlikte, Sümerler, Roma İmparatorluğu, Çin ve diğer tarihi medeniyetlerin izlerinde ilerlememize yardımcı olur.

Petra, Ürdün

Ürdün’deki Petra şehri antik bir yerleşim yeri olarak bilinir. Şehir, kaya oyma yapılarla ünlüdür ve yaklaşık 2.000 yıldır kayıptı. Ancak 1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Ludwig Burckhardt tarafından keşfedilene kadar dünya üzerinde bu şehir hakkında hiçbir şey bilinmiyordu.

Petra, Nabatealılar tarafından inşa edilmişti ve 300 yıl boyunca bir ticaret merkezi olarak hizmet verdi. Şehir, kumtaşı kayalıklara oyulmuş, antik tiyatrolar, tapınaklar ve hazine odaları ile doluydu. Şehrin en ünlü yapısı, El-Hazne adı verilen kaya oyma kütüphanesiydi.

Petra’nın keşfi, arkeologların tarih öncesi dönemde insanların doğal kayalıkların içine yaptığı yer altı mekanlarını keşfetmelerini sağlamıştır. Günümüzde, Petra UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer almaktadır ve yılda milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir. Şehrin muhteşem manzaraları ve antik yapıları keşfetmek, arkeoloji hayranlarının tatmin olması ve fotoğraf severlerin kalplerini çalmaya devam ediyor.

Çin Seddi, Çin

Çin Seddi, dünyanın en uzun insan yapısıdır ve Çin’in kuzeyine kadar uzanır. Orijinal olarak M.Ö. 7. yüzyılda yapılmaya başlandı ve Ming Hanedanlığı döneminde (M.S. 1368-1644) büyük ölçüde yeniden inşa edildi. Çin Seddi yapımı için kullanılan malzeme arasında taş, bölgesel olarak bulunan kil toprağı ve pagoda yapımında kullanılan tuğla yer almaktadır.

Seddi inşa eden askeri harekâtlar, 10 yıl süren Çin – Hun Savaşı sırasında başladı. O zamandan beri, seddin uzunluğu 8.850 km’ye ulaştı. Ancak, bu uzunluk, farklı devletlerin düşman güçlerine karşı kendi sınırlarındaki kara savunmalarını güçlendirmek için uzun bir süre boyunca yarattığı duvarları çevrelemektedir.

Çin Seddi ayrıca dünya mirası alanı olarak, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Seddin uzunluğu sadece turistlerin ziyaret ettiği bölümler için hesaplanır, ancak bölgeyi korumak için çaba sarf eden ve seddin kötü durumda olan bölümlerini de restore etmeye çalışan Çin hükümeti tarafından yapılan son hesaplamalar 21.196 km olarak belirlenmiştir.

Terakota Ordusu, Çin

Çin’in Xi’an şehrinde, 1974 yılında yerel çiftçiler tarafından yapılan kazılarda, Bininci İmparator Qin Shi Huang için yapılmış binlerce Terakota askeri heykeli keşfedildi. Bu heykeller, 200’den fazla savaşçı, atlar ve arabalar ile birlikte büyük bir askeri gücü temsil ediyor. Hem savaş hem de barış zamanlarında kullanılması planlanan heykellerin, imparatorun ölümünden sonra kendisini koruması için mezarına yerleştirildiği düşünülüyor.

Terakota Ordusu heykelleri, boyutlarına ve detaylarına göre oldukça dikkat çekicidir. Heykeller yaklaşık 1,80 metre boyunda ve gerçek askerler gibi özel olarak tasarlanmıştır. Her heykelin yüzü, saç stili, silahları ve hareketleri farklıdır. Heykellerin çoğu saplanmış mızraklar veya yaylarla donatılmıştır. Mezarın tamamı, üç farklı çukurda toplam 8.000 asker ve 130’dan fazla araba ile birlikte gömülmüştür.

Terakota Ordusu heykelleri, Çin tarihi ve arkeolojisi için büyük bir öneme sahiptir. Keşfi, imparator Qin Shi Huang’ın mezarını keşfetmek için yapılan araştırmaların bir parçasıydı. Heykeller, Çin tarihindeki en büyük arkeolojik keşiflerden biri olarak kabul edilir ve Xi’an’daki Terakota Ordusu heykellerinin bulunduğu arkeolojik sit alanı, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır.

Xianyang Hanedanlık Mezarları, Çin

Xianyang Hanedanlık Mezarları, Çin tarihinin en önemli keşiflerinden biridir. Mezarlar, Çin’in eski hanedanlığı dönemine ait olup, 1983 yılında keşfedilmiştir. Mezarlar, 20’den fazla hanedanlığa ev sahipliği yapmıştır ve tarihi olarak M.Ö. 476 yılından M.S. 1278 yılına kadar uzanmaktadır.

Bu mezarların keşfedilmesi, arkeologlara Qin Hanedanlığı ile Tang Hanedanlığı arasında birçok yeni bilgi sağlamıştır. Kazılar sırasında, birçok değerli hazinenin yanı sıra, silah, kıyafetler ve benzeri pek çok obje keşfedilmiştir. Aynı zamanda, keşfedilen mezarların tarih öncesine ait olması ve gizemli bir atmosfer yaratması, birçok arkeolog ve tarihçi için büyük bir ilgi kaynağı haline gelmiştir.

  • Mezarlar, Qin Hanedanlığı’nın Kumandanlığı’na ait mezarlarla birlikte kazılmaktadır.
  • Kazılar sırasında, binlerce eser keşfedilmiştir ve büyük bir kısmı hala sergilenmektedir.
  • Mezarların çoğu, tarihi öneme sahip hanedanların liderlerini veya aile üyelerini barındırmaktadır.

Xianyang Hanedanlık Mezarları, Çin tarihindeki önemli olaylar ve hanedanlıklar hakkında birçok bilgi sağlamaktadır ve bu nedenle dünya genelinde birçok arkeolog ve tarihçinin ilgi odağı haline gelmiştir.

Göbekli Tepe’nin Önemi

Göbekli Tepe, tarih öncesi dönemde yapılan en eski tapınak kompleksidir ve insanların toplu olarak çalıştığı, inşa ettiği ilk yapıdır. Kazılar sırasında yapılan bulgular, insanların daha önce düşünülenden daha erken bir tarihte toplu olarak çalışmaya başladığını gösterdi. Ayrıca, Göbekli Tepe’nin keşfi, insanların avcılık ve toplayıcılık döneminden sonra tarımı keşfetmesinin ardından ne kadar hızlı ilerlediklerinin bir göstergesidir.

Bununla birlikte, Göbekli Tepe’deki taş duvarlarda işlenmiş hayvan tasvirlerinin bulunması, insanların av hayvanlarını tapınaklarda ibadet etmek için kullanmaya başladığının bir kanıtı olabilir. Göbekli Tepe’nin keşfi, insanlık tarihindeki en büyük keşiflerden biri olarak kabul edilir. Kazılar sırasında yapılan diğer bulgular arasında, balık oltaları, bitki tohumları ve taş aletler gibi erken insanların kullanımına dair ipuçları bulunmaktadır.

Yeni Keşifler

Yeni arkeolojik kazılar ve keşifler dünya genelinde heyecan uyandırmaya devam ediyor. Son yıllarda yapılan kazılarda ortaya çıkan eserler ve bulgular arasında, Kral Midas’ın mezarı, Roma İmparatorluğu’na ait bir mozaikli ev, İstanbul Üniversitesi tarafından Küçükçekmece Gölü’nde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan 8 bin yıllık balıkçı köyü, yaklaşık 1250 yıl öncesine tarihlenen Viking mezarları ve Haydarpaşa Limanı’nda bulunan Bizans dönemine ait gemi kalıntıları gibi önemli keşifler yer almaktadır.

Diğer yandan, güncel kazılarda bulunan eserler de büyük önem taşımaktadır. Örneğin, Meksika’da 2 bin yıl öncesine ait bir tapınak çıkartıldı ve bu tapınakta 200 kadar altın obje bulundu. Ayrıca, Peru’da bulunan bir mumyanın DNA analizi sonucunda, İnka medeniyetinin Güney Amerika’ya girişinin daha önce düşünüldüğünden daha erken dönemlere dayandığı ortaya çıktı. Bu keşifler, tarih ve arkeoloji alanındaki çalışmaların ne kadar heyecan verici ve önemli olduğunu göstermektedir.

Kehanetler ve Şehirler

Kayıp şehirler ve uygarlıklar, insanlık tarihinde her zaman büyük bir merak uyandırmıştır. Bu kayıp şehir ve uygarlıklarla ilgili birçok kehanet yapılmıştır. İşte bu kehanetlere göre keşfedilen bazı şehirler:

Kehanet Şehir
Bir zamanlar “Altın Şehir” olacak Kayıp Şehir’a ziyarette bulunmak için yer gösterildi. El Dorado, Güney Amerika
Büyük bir krallığın yıkılmasına İlave moai (heykel) yapımı sonucu neden olacak. Rapa Nui (Paskalya Adası), Şili
İnsanlık, dünyayı terk etmeye hazırlanırken, yeni bir medeniyet, Türkiye’de başlayacak. Göbekli Tepe, Türkiye

Bu kehanetler, keşfedilen şehirlerin tahmin edilmesine yardımcı olmuştur. Ancak, bu şehirlerin keşfi sadece kehanetlere dayalı değildir. Arkeolojik bulgular, efsaneler, hikayeler ve diğer bilimsel veriler de keşifleri desteklemiştir.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir